Yandan
Sorunu sor hemen cevaplansın.
yandan teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- sideways
- sideward
- sidewise
- laterally
- sidewards
- flanking
- lateral
- obliquely
- edgewise
- mediolateral (Tıp, İlaç)
- on the hand
- sidelong
- yan
- side
Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
-Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
We walked along side by side.
-Biz yan yana yürüdük.
- yandan aşınma
- lateral erosion
- yandan boşaltma
- lateral discharge
- yandan boşaltmalı kepçe
- side dump bucket
- yandan darbe
- sideswipe
- yandan fırlama
- slang scoundrel, bastard, SOB
- yandan gelen ışık
- sidelight
- yandan görünüş
- side view
- yandan görünüş
- profile
- yandan sideways
- from one side; obliquely; in profile
- yandan supap
- side valve
- yandan vurmak
- sideswipe
- yandan vuruş yapmak
- (kriket) chop
- yandan çarklı
- 1. side-wheel (steamer). 2. slang slow-going, poky (vehicle). 3. slang (glass of tea) served with lumps/a lump of sugar in the saucer beside it. 4. slang (someone) who walks with one shoulder sloped downward. 5. slang (someone) who swings his arms vigorously as he walks
- yandan çarklı gemi
- paddle boat
- yandan çarklı gemi
- paddle steamer
- yandan çarpma
- sideswipe
- yandan çarpmak
- sideswipe
- yan
- lateral
- yan
- {s} collateral
- yan
- side; direction; place; auxiliary, subsidiary; askew, sidelong
- yan
- place
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
-Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
The darkest place is under the candlestick.
-Çıra dibine kör yanar.
- yan
- (Biyokimya) para
This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
-Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
- yan
- sidewise
- yan
- (Biyokimya) neighbouring">(Biyokimya) neighbouring
- yan
- party
I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
-Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
-Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- yan
- direction
The army was advancing in the wrong direction.
-Ordu yanlış yönde ilerliyordu.
The birds flew away in all directions.
-Kuşlar dört bir yana uçuştu.
- yan
- auxiliary
- yan
- subsidiary
- yan
- {f} glowing
- yan
- laterality
- yan
- sideways
Mary tilted her head sideways.
-Mary başını yana yatırdı.
He edged sideways through the crowd.
-O, kalabalığa yanlamasına sokuldu.
- yan
- cockeyed
- yan
- skew
- yan
- part
What is the hard part of learning Japanese?
-Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
-Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- yan
- flank
- yan
- awry
- yan
- {f} glow
- yan
- wall
I was robbed of my wallet by the man sitting next to me.
-Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım soyuldu.
His bed is next to the wall.
-Onun yatağı duvarın yanında.
- bir yandan
- hand
He is clever, but on the other hand he often makes careless mistakes.
-Zeki ama bir yandan da sık sık dikkatsizce hatalar yapıyor.
On the one hand, the place is cheap. On the other hand, it's too hot.
-Bir yandan, yer ucuz. Öte yandan, çok sıcak.
- diğer yandan, öte yandan
- other hand, on the other hand
- yan
- burned
She was burned so extensively that her children no longer recognized her.
-O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.
Both buildings burned down.
-Her iki bina da yandı.
- yan
- by side
We walked along side by side.
-Biz yan yana yürüdük.
They sat side by side.
-Onlar yan yana oturdular.
- yan
- (Biyokimya) neighbour
Last night there was a big fire in the neighbourhood.
-Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.
I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.
-Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.
- öbür yandan
- the other hand
- dört bir yandan
- from all quarters
- yan
- {s} parietal
- yan
- in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü'nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü's nothing compared to Zühtü
- yan
- flanking
- yan
- neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area
- yan
- ancillary
- yan
- subordinate
According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
-Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.
The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses.
-Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.
- yan
- part (of one's body): Her yanım ağrıyor. I ache all over
- yan
- secondary
- yan
- by
- yan
- sidelong
- yan
- bye
- yan
- aspect, side (of a matter)
- yan
- sideward
- yan
- asquint
- yan
- with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don't take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me
- yan
- lateral, side, located at or towards a side
- yan
- direction (line or course extending away from a given point)
- yan
- aslant
- yan
- astray
- yan
- (a) side
- yan
- rakish
- yüzün yandan görünüşü
- side face
- yüzün yandan görünüşü
- profile
- öte yandan
- at the same time, on the other hand
- öte yandan
- at the same time
İlgili Terimler
yandan teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- yandan çarklı
- Her iki yanında birer çarkı bulunan ve bu çarklarla ağır hareket eden vapur
- yandan çarklı
- Şekeri yanına koymuş olan kahve veya çay
- YAN
- (Osmanlı Dönemi) f. Hastanın sayıklaması
- Yan
- nezt
- Yan
- kenar
- Yan
- (Osmanlı Dönemi) HİZVE
- bir yandan
- Bir taraftan, hem ... hem
- yan
- Tali
- yan
- Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü: "Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı."- M. Ş. Esendal
- yan
- Yer
- yan
- Bedenin bir bölümü
- yan
- Birlikte, beraberinde olma
- yan
- Üst
- yan
- Ciltlenecek bir kitabın başına ve sonuna yerleştirilen beyaz ya da renkli kağıda verilen ad
- yan
- Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf
- yan
- İkinci derece olan
- yan
- Bedenin bir bölümü. Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
- yan
- Bir yana yönelerek
- yan
- Ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü
- yan
- Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf: "Yaşlı garson yanımıza geldi."- Y. K. Karaosmanoğlu
- yan
- Tali: "Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler."- Anayasa
- yan
- Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
- yan
- Birlikte, beraberinde olma: "Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler."- N. Cumalı
- yan
- Bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
- yan
- Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
- yan
- Hastanın sayıklaması
- yan
- İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
- öte yandan
- Diğer taraftan, başka bir yönden, karşılık olarak
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.